Yalnızlık Kaç Yaşındadır? Yalnızlık Tanrıyla Aynı Yaşta mıdır?
6 mins read

Yalnızlık Kaç Yaşındadır? Yalnızlık Tanrıyla Aynı Yaşta mıdır?

Yaşar Kemal’in dediği gibi:

“Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı!”

Yalnızlık insan evladının en derin duygusal deneyimlerinden biridir ve bu deneyim ya onlardan daha yaşlıysa?

Herkes hayatında en azından bir kez yalnızlığını içi sızlayarak neden diye sorgulamıştır. Neden kimi insanlar çok kalabalıkken kimileriyse yalnızdır? 

Yalnız insanların kendilerince nitelendirdikleri yalnızlık laneti, sahiden onların laneti midir yoksa kendi kendilerine ördükleri kaderin izleri midir?

Yalnızlık bazı durumlarda iç karartıcı ağır bir yük iken bazı durumlardaysa sessiz ve destekleyici bir dosttur.

Yalnızlık insanın dünya ile ilişkisi ve aynı dünyada bulunduğu kişilerle olan mesafe ile muazzam bir araca dönüşebilecekken bazen de kendi tuzağına düşmeye dönüşebilir.

Yalnızlığını anlaması için insanın kendini tanıması gerekir önce. Yalnızlığın çeşitleri vardır. Tek başına olmaktan, bir başına kalmaktan kaynaklanan fiziksel yalnızlık vardır mesela. Huzur evlerinde ölümü bekleyen yaşlılar odalarının balkonlarında onları yalnız bırakanları özlemle mi hüzünle mi öfkeyle mi anarlar? Yoksa evinde yapayalnız, anne babasının işten gelmesini bekleyen çocuk küfretmeyi bilseydi yalnızlığına sövmez miydi? 

Diğerleri tarafından dışlanma, kabul edilmeme sonucu doğan yalnızlıksa başka bir halidir yalnızlığın. Yaşar Kemal dizelerinde ne güzel anlatır: 

Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdesin.

Su olsan kimse içmez.

Yol olsan kimse geçmez. 

Ne vahşidir böyle yalnızlaştırılmak… Anlaşılmamak, itilmek, itilen olmayı değersizlik ve umutsuzluk hissiyle çaresizce kabul etmek…

İnsanın anlaşılmadığını düşündüğü, kimsesiz hissettiği gerçek yalnızlıktır. Rilke, “Yalnızlardan bahsetmemiz, insanlardan, fazla anlayış beklemektir” demiştir ve eklemiştir; “İnsanlar, neden bahsettiğimizi anlarlar sanıyoruz. Hayır, anlamazlar. Bir yalnızı görmemişlerdir asla, ondan, tanımaksızın, nefret etmişlerdir sade…”

Rilke’nin yalnızlığa bakışından yola çıkarak, insanların yalnız bir bireye bakış açısının, kendi yalnızlık hislerini hatırlattığını ve bu his ile boğuşmaktansa o kişiden koparak uzaklaştığını anlayabiliriz. İnsan koptukça yalnızlaşır, yalnızlaştıkça kopar. Anlaşılamayan ve tek bırakılan her birey kendi yalnızlığıyla baş başa kalır. Benzer yalnızlıkla karşılaşınca da kendi acısından kaçar, ya da en çok kendinden. Peki siz kendi yalnızlığınızda anlaşılmadığınızı hissettiniz mi?

Aslında kendinizi ararsınız. Ait olmayı, bir olmayı ama bulamazsınız. Kendinizi kalabalıklara yalnızlaştırırsınız.

İçinde bulunduğu toplumla tam olarak uyumlu olamamaktan doğan kalabalıklar arasında hissedilen yalnızlık bir başkasıdır. Kendimi hiçbir zaman ülkeme, evime, arkadaşlarıma ve hatta aileme bile tam olarak ait hissetmedim demiştir ünlü fizikçi ve bilim insanı, Albert Einstein.

Einstein’ın da dediği gibi kalabalıklar içinde yalnızlık… Öyle bir çaresizliktir ki bu, ne kendini değiştirebilirsin ne de içine doğduğun toplumu. Ne kalmak istersin, ne de gitmek. Bazıları gider, bazıları durmakla kalır ama duranlar çok iyi bilir ki durmak yalnızlığını azaltmayacaktır. 

Diğerlerinin görüşlerine, âdetlerine, kurallarına meydan okuyan, yalnızlığa rağmen kendini bunların dışında bırakan insan belki ilişki kurmanın neşesinden mahrum kalır fakat yalnızlaştıkça hürleşir. Siz hiç yalnızlığın özgürlük kanatlarıyla benliğinizin doruklarında uçmanın hazzını tattınız mı?

Çevreyle ilişkini indirgeme, ya da en aza çekme şeklinde bireyin kendisinin tercih ettiği, olgunlaştıran bir diğer deyişle korkutmayan yaratıcı yalnızlık en azametli halidir yalnızlığın. “Yalnızlıkta, insan kendisiyle bir başınadır, oysa tek başınalıkta kendisiyle birliktedir.” Sözleriyle ifade etmiştir Thomas Macho. Kendinle beraber olmak kendinle yüzleşmektir.

Yüce benliğin derin dehlizlerini keşfetmenin; parlak zihinlerin yalnızlığa çekilerek gerçek hürriyetlerine kavuşup harikalar yaratmasının yoludur. Filozoflar, bilim insanları, insanlık tarihine yön vermiş her birey yalnızlığın gayri meşru evlatlarıdır.

Yalnızlık onlara korku değil, huzur vermiştir. Onlar yalnızlarından ümitsizliğe kapılmamıştır, ondan kaçmamışlardır. Onlar aksine yalnızlıklarına kucak açmış bireylerdir. Yalnızlıkları ile sıkı sıkıya dost olmuşlardır. Diğerlerinin daimi varlığına duyulan muhtaciyetten arınmışlardır ve yalnızlığın soğuk atmosferini, kendi kendilerine sıcacık yarenlik ederek ısıtmayı başararak, bu atmosferi kendileri için verimli bir hale dönüştürmüşlerdir.

Yalnız kalmayı, kendine belirli ölçüde yetebilmeyi öğrenmiş bireyler yalnızlık vakti geldiğinde kimsesiz kalmanın hüznünü değil, kendiyle kavuşmanın coşkulu sevincini duyarlar.

Peki ya siz yalnız mısınız? Yalnızsanız yalnızlığın hangi yüzüne bakıyorsunuz? 

Yalnızlığın hangi yüzüne bakıyor olursanız olun yalnızlığınızla dost olmaya ve bu dostluğun gücüyle tanışmaya ne dersiniz?

Instagram

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir